Gerçeklik ve Gösteri Arasında: Modern Zamanların Cambazları
Her gün bir sahne kuruluyor bu hayatta. Bazen farkında olmadan, bazen isteyerek o sahnede rol alıyoruz. İplerden oluşan bu sahne, kimileri için ofis masalarının arasında gerilmiş bir ip, kimileri içinse sosyal medya ekranlarının ışığıyla parlayan girdap üzerine gerdirilmiş bir ip. Bu ipte yürümek, bir denge arayışından çok, başkalarının alkışını toplamak adına yapılan bir gösteriye dönüşüyor. Ancak ipin altı her zaman orada; soğuk, sessiz ve kaçınılmaz bir hakikati temsil ediyor.
Modern hayat, ahlaki değerleri ikinci plana atarak bireyi bir gösterinin parçası olmaya zorlar. İş hayatında “başarı” adı altında yapılan haksızlıklar, sosyal medyada sergilenen sahte mutluluklar, insanların “iyi görünme” telaşını körükler. Kimse ipin altındaki boşluğa bakmak istemez; çünkü o boşluk, vicdanın sesini, insanın sorumluluğunu ve hakikatin acı gerçeklerini fısıldar.
“İnsanlardan övgü bekleyen, kendini kaybeder.”
Bugün iş hayatında yükselmek adına ezilen ahlak, yitirilen adalet ve vicdanın susturulması, ipin üzerinde dengede kalmaya çalışırken ruhu kaybetmeye neden oluyor. Sosyal medyada paylaşılan mutluluk kareleri, yüzlerdeki gülüşlerin arkasında gizlenen derin boşluğu kapatamaz. Çünkü insan, yalnızca görünüşle değil, hakikatle ayakta durabilir. “Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler; ahiretten ise gafildirler.” (Rum, 7).
Bir başarıyı elde etmek uğruna verilen tavizler, bir “beğeni” almak adına yapılan gösteriler aslında insanı içten içe çürütür. Her gün “çalışkanlık”, “başarı” ve “mutluluk” maskeleri takarak sahneye çıkan insan, kendi iç dünyasında koca bir boşlukla karşı karşıya kalır. Hz. Ali’nin şu sözü bu çağa ne de çok yakışır: “Kendi değerini başkasının diliyle ölçen kimse, zelil olur.”
Ahlaki Boşluk ve İnsanlığın Yıkımı
Modern zamanlarda ipin üstünde pedal çevirenler, çoğu zaman ipin altındaki ahlaki boşluğu görmezden gelir. İş hayatında haksız kazanç, emek sömürüsü ve liyakatsizlik “normal”leşirken; sosyal medyada sahte hayatların gösterisi, gerçeği örten bir perde gibi zihin ve duygu dünyasını bloke eder. Unutulmamalıdır ki, ipin üzerinde kazanılan hiçbir alkış, ipin altındaki hakikati değiştirmez.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir” (Buhari, İman 4) buyurarak ahlaki bir pusula sunar. İş hayatında adaleti gözetmeyen, sosyal hayatında doğruluktan uzaklaşan insan, ipin üzerinde bir süre kalabilir belki; fakat o ip, sonunda kopmaya mahkûmdur.
Hakikati Görmek ve İpi Terk Etmek
Hayat, gösteriş sahnesi değildir. Herkesin alkışına ihtiyaç duyan bir insan, kendi iç sesini asla duyamaz. Hakikat, ipin altındaki o sessizlikte saklıdır. Kendi vicdanına ve Rabbine karşı dürüst olan kişi, ipin üzerinde cambazlık yapmak yerine sağlam bir zeminde yürümeyi seçer.
Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki Allah amellerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Ahzab, 70-71).
Bu ayet, hayatın ipinde dengede kalmak değil, hakikat üzere dimdik durmak gerektiğini anlatır. İnsan, başkalarının beğenisi yerine kendi vicdanını ve Rabbini memnun etmeyi hedeflediğinde, ne gösterişin ipine ne de alkışların ağırlığına ihtiyaç duyar.
Sonuç olarak, modern zamanların ip cambazlığı, insanı gösterişle oyalarken ahlaki değerlerini boşluğa düşürüyor. Herkes ipin üzerinde bir gösteri peşinde koşarken, o ipin altında bir gerçeklik var: Ahlak, adalet ve insanlık. Ve ipin üzerinde yürüyenler, er ya da geç o gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalacak.
“Dikkat edin! Dünya hayatı bir oyun, bir eğlence ve aldatıcı bir süsten ibarettir…” (Hadid, 20).
Hakikat, ipte değil; ipin altındaki sessizliktedir. O sessizliğe kulak verip, kendimize dönmenin zamanı çoktan geldi.