Yusuf Ziya mutlu
"Kişisel Alanımdır"

İyilik, Doğruluk ve Dürüstlük: İnsanlık İçin Bir Erdem Yolculuğu

İyilik, doğruluk ve dürüstlük, insanı yücelten ve toplumu ayakta tutan üç kutlu direk gibidir. Bu değerler, yalnızca bireylerin iç huzurunu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal barışın, güvenin ve adaletin teminatıdır. Kökleri insanın fıtratına işlenmiş olan bu erdemler, ilahi mesajlarla şekillenmiş ve derinleştirilmiştir.

İyilik: İnsanlığın Ortak Dili

İyilik, insana verilen en güzel meziyetlerden biridir. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ, iyiliği emrederek bu hususta kullarına şu çağrıda bulunur:
“Kim zerre miktarı hayır işlerse, onu görür.” (Zilzal, 7).
Bu ayet, iyiliğin asla karşılıksız kalmayacağını, insanın attığı en ufak bir iyilik adımının dahi büyük bir anlam taşıdığını vurgular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de iyiliği övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“İyilik, güzel ahlaktır.” (Müslim, Birr, 14).
Burada güzel ahlakın, iyiliğin merkezinde yer aldığına dikkat çekilmiş, insanın hem kendisine hem de çevresine karşı iyi olmasının bir iman göstergesi olduğu belirtilmiştir. Çünkü iyilik, sadece vermekle değil; bir tebessümle, bir teselli sözüyle ya da bir insana rehberlik etmekle de hayat bulur.

Doğruluk: Hakikatin Peşinde Olmak

Doğruluk, insanın kendisine ve başkalarına karşı dürüst olmasını ifade eder. Allah, doğruluğun önemini şöyle dile getirir:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 70).
Bu ilahi emir, doğruluğun insanın hem dünyasına hem de ahiretine yön verdiğini göstermektedir. Doğruluk, bireyin sözlerinde, eylemlerinde ve niyetinde şeffaf olmasını gerektirir.

Efendimiz (s.a.v), doğruluğun insanı cennete götüreceğini müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur:
“Doğru olun, doğruluk insanı iyiliğe, iyilik ise cennete götürür.” (Buhari, Edeb, 69).
Bu hadisten, doğruluğun bir ışık gibi insanın yolunu aydınlattığını, yanlıştan sakınmanın ise hakikatin kapılarını açtığını öğreniyoruz.

Dürüstlük: Güvenin Temeli

Dürüstlük, doğruluğun pratiğe dökülmüş halidir. İnsanın sözü, eylemi ve niyeti arasındaki uyum, onun dürüstlüğünü ortaya koyar. Dürüst bir insan, çevresinde güven inşa eder. Kur’an’da,
“Şüphesiz Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa, 58)
buyrularak dürüstlüğün ve adaletin bir müminin olmazsa olmazı olduğu bildirilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise dürüstlüğü imanın bir parçası olarak tanımlamış ve şöyle buyurmuştur:
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman, 102).
Bu söz, dürüstlüğün bir tercih değil, iman sahibi bir insan için zaruri bir vasıf olduğunu ifade eder.

Bu Erdemleri Hayata Taşımak

İyilik, doğruluk ve dürüstlük, birbirini tamamlayan değerlerdir. İnsan, iyilik yaparak topluma katkı sağlar; doğruluğa sarılarak hakikati savunur; dürüstlüğüyle de güven telkin eder. Bu erdemler, bireyin vicdanında başlayarak topluma yayılır ve insanlık için bir huzur kaynağına dönüşür.

Bugün dünyamızın bu değerlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Kalplerde iyilik, dillerde doğruluk, hayatlarda dürüstlük egemen olduğunda, insanlık hakiki saadeti bulacaktır. Çünkü iyiliğin, doğruluğun ve dürüstlüğün olduğu yerde karanlık barınamaz; huzur ve umut filizlenir.

Unutmayalım ki, bu erdemler bizi hem Allah’a hem de birbirimize yaklaştırır. Ve unutulmamalıdır ki, iyiliği, doğruluğu ve dürüstlüğü hayatının merkezine alan bir insan, hem dünyada hem de ahirette ebedi bir kazanç içerisindedir.